KEŞKE



                               KEŞKE    Yeni bir pazar sabahıydı. Sabah erkenden uyanmıştım. 
"Haftaya pazar görüşürüz." deyip ayrılmıştık.
Arkandan seslenmiştim. 
"Haftaya geç kalma sakın,  bir sürprizim olacak sana." demiştim. 
Bu pazar yine seninle buluşacaktım. Heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştım. Zaten ne zaman seninle buluşacak olsam elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Heyecanlanıyorum. Saat 10.00' da göl kenarındaki kafedeydim. Her zaman oturduğumuz masaya oturdum. Garson, iki çay getirdi, birini benim önüme birini de senin oturacağın yere koydu. Sen yine geç kalmıştın. Garson bana dönerek: 

"200 Pazar oldu abi, kimse gelmedi. Sen kimi bekliyorsun?"
"Bu pazar son, bir daha gelmeyeceğim. Eğer, güzel bir kadın gelip bu masaya oturursa ona 200 pazar onu beklediğimi söyle." dedim. 
Garson kabul etti. Mekan boştu, gölü seyrediyordum. Bir yandan da mekanın giriş kapısındaydı gözüm. Biliyordum, yine gelmeyecektin ama ben bir umutla ve inatla seni beklemeye devam edecektim. 
Dış kapının açıldığını duydum. 200 pazar sonra geldin. Yerimden kalkıp sana koşmak istedim. Kalp atışlarım hızlandı.  Yerimden kalkamıyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Öylece kalakaldım yerimde. Bir masaya oturdun, garsondan çay istedin. Hem çayını yudumluyor hem de göl manzarasını seyrediyordun. Bir adam gelip karşına oturdu. Sessizce beklediniz bir süre. Sonra aranızda sert bir tartışma yaşandı. Sen boşanmak istediğini söylüyordun. Kocan, sana bir tokat attı ve kalkıp gitti. Bir süre öylece kalakaldın. Sonra başını kaldırdın. İşte o zaman seninle gözgöze geldik. Ben de uzun zamandır beklemenin kırgınlıkları vardı.
 Ben seni burada beklerken sen gidip evlenmiştin ve bir de boşanmak istiyordun. Uzun süre bakıştık. Karşımdaki sandalye boştu, 200 haftadır çayın masada soğuyordu. Garson geldi, bardakları alırken:
"Yine gelmedi değil mi abi, 200 haftadır gelmeyen bir daha gelmez." dedi.
 Ben sana bakıyordum. Elinle yüzünü kapatmıştın. Gözyaşlarını siliyordun. Yerinden kalktın. Oturduğum masaya doğru yürümeye başladın. Karşıma gelip oturacaktın. Yine bana yalanlar söyleyecektin. Olsundu. Ben seni burada hep beklediğimi söyleyecektim. Gelip karşımdaki sandalyeye oturacaktın. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Tebessümüne gözyaşların karışmıştı. Bir iki metre kalmıştı aramızda.

"Merhaba" sesiyle irkildim. Üniversiteden eski bir kız arkadaşımdı gelen. Teklifsizce gelip karşımdaki sandalyeye oturmuştu. Yine geç kalmıştın. Hem de çok geç kalmıştın. Gözüm sana takılı kaldı. Yanımdan geçerken ağzından tek bir kelime çıktı.
"Keşke..."  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Listen to the Voice of Your Heart

How Many Dollars Do You Earn in One Hour?

The Most Beautiful Rose