Kayıtlar

Bir Fotoğraf Hikayesi

10 Yıl Önce Lise 2'nin son günleriydi. Torosların güney yamacına bakan bu küçük ve şirin ilçeye bahar gelmişti. Her yerde çiçekler açmış, erikler, kirazlar adeta bir gelinlik giymişçesine bu küçük, köyden şehre bir türlü geçmeyi başaramayan bu ilçeyi süslemişti. Karacaoğlan'ın 'Çukurova Bayramlığını Giyerken' şiirinin vücut bulmuş haliydi bu şirin ilçe. Toroslar'ı Çukurova'ya bağlayan bir geçit konumundaydı.  Bahar geldiğinde nasıl ki doğa yeniden canlanır, kuşlar şarkılar söylemeye başlar ve börtü böcek heyacanla ötmeye başlarsa benim de içim kıpır kıpırdı. İçimde tarif edilemez bir heyacan vardı. Kasımda aşk başkadır diyen halt etmişti, asıl aşk baharda başkaydı. Okulun son günleri olunca dersler biterdi. Sınavlar da biter, öğrencilerin çoğu okula gelmez olurdu. Nasıl olduğunu bilmeden, böyle bir günde aşık oldum Özlem'e. Yıl boyunca ders dışında hiçbir şey konuşmamıştım. Yıl boyunca güzel bir kız olup olmadığının bile farkına varmamıştım. Saçları sarıya ç...

2025'te Ne Okumalıyım?

Resim
1. Ece Temelkuran  (Doğum: 22 Temmuz 1973)  Düğümlere Üfleyen Kadınlar Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam... O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu'da geçiyor. Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden? "Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgârına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız." 2. Hakan Günday 29 Mayıs 1976  Azil Teknoloji, insanların davranışını, ahlakını, sosyoekonomik ilişkilerini, asla geri dönülmeyecek bir biçimde değiştiriyor. Söz konusu değişim, insanlığın amacından sapmasına ve doğadışı, adsız bir türün yeşermesine ned...

ÇİRKİN POSTACI

ÇİRKİN POSTACI  Dünyanın bana zindan olduğu günlerdi. Sanıyorum, birkaç defasında da evden  ağlayarak dışarı çıkmıştım... Hayatım kararmıştı da bir ışık bekliyordum sanki,  ama yoktu. İşte böyle düşündüğüm günlerde daire kapıma sıkıştırılmış bir mektup  buldum. Hayretle baktım üzerinde göndericisi yazmayan zarfa. Sonra odama girip  açtım...  "Acıları paylaşmak insanların vazifesidir, diyordu. Senin geçtiğin sokakta ben de vardım. Ama bir sokakta ya ben olmamalıydım veya paylaşılmamış  acılarını içinde gezdiren bir insan!... Ve ekliyordu sonunda; Sana her gün  mektup yazacağım..." Mektubun sonunda da isim yazmıyordu. Peki kimdi bu?.. Kimdi, neden yazmıştı bu  notu ve neden "bana" yazmıştı? Aslında hoş sözlerdi... Ve aslında bir mektuba da  deliler gibi ihtiyacım vardı. Acaba dediğini yapacak mıydı, yazacak mıydı her  gün?.. Bunu zaman gösterecekti.  İlk gün kafam karışıktı. Hem kendi problemlerimi, hem dün gelen mektubu, hem de...

SEDEF ÇİÇEĞİ

          SEDEF ÇİÇEĞİ Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Nine'nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını... Ve hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...      "Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun?" Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.  "Bu herif yetti gari, 50 yıldır bezdirdi hayattan."       Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda. Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından. Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti.. Herkes onu dinliyordu.Yaşlı kadının gözleri doldu. Ve devam etti.       "Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok...

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı

  Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı (Erich Maria Remarque)  Remarque’in 1954 yılında yayımlanan Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı (Zeit zu leben und Zeit zu sterben) adlı romanı, genç Alman askeri Ernst Graeber’in üç haftalık izin döneminde geçer.  Alman orduları, artık Doğu Cephesi’nden geri çekilmeye başlamıştır. Çöküş başlamıştır. Ama Graeber’in önünde, tam üç haftalık ve savaştan uzak bir yaşam vardır.  Döndüğü kentinin yıkıntıları, anasıyla babasını bulma çabaları ve sonunda bu umutsuzluk denizinin ortasında kurtarıcı bir ada gibi karşısına çıkacak bir sevginin atmosferinde geçecek üç hafta. Graeber ve Elisabeth, bu süreyi bombardıman uçaklarının saldırılarından ve savaşın kentin her köşesinde boy gösteren yıkımından çalarak yaşayacaklardır. Ama ne ölçüde? Ama nereye kadar? Remarque, bu dekor içinde, iki insanın umutlarından ve umarsızlıklarından oluşma sahnede Nazi Almanyası’nın çok canlı, çok gerçekçi bir görünümünü vermiştir.   Tıpkı Batı Cephesinde Yeni Bir Şe...

"Kara Murat Benim"

"Kara Murat Benim" Kara Murat, Bizans'ta bir handa yemeğini yerken Bizans askerleri kapıdan içeri girer ve "Kara Murat kim? " diye bağırırlar. Rahat bir şekilde yemeğini yemekte olan Kara Murat, yemeğini bitirdikten sonra bağırarak  "Kara Murat benim." der.  Burada Kara Murat'ın hikayesini anlatmayacağım. Burada sürekli olarak "Bir arkadaşın hikayesi" diyerek hiçbir zaman kendi hikayesini anlatmayanları ele alacağım.   * Birkaç gün önce X'te (Twetter)  bir kişi bir arkadaşı ile aralarında geçen konuşmayı madde madde paylaştı ve paylaşımın altına yorumunu eklemeyi de unutmadı. Binlerce kişi bu konuyla ilgili yorum yaptı ve bu konuyla ilgili paylaşımda bulundu. Birçok kişi hiç tanımadığı birini eleştirdi ve linç etti.  Bu yazımda sürekli olarak "bir arkadaşın hikayesi" diyerek hiçbir zaman kendi hikayesini anlatmayanları ele alacağım .  * Televizyonlarda genellikle gündüz kuşağı programları veya Ramazan ayı ise Ramazan program...

TAVSİYE 10 KİTAP SERİ-1

Resim
TAVSİYE 10 KİTAP 1. Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı (Erich Maria Remarque)  Remarque’in 1954 yılında yayımlanan Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı (Zeit zu leben und Zeit zu sterben) adlı romanı, genç Alman askeri Ernst Graeber’in üç haftalık izin döneminde geçer.  Alman orduları, artık Doğu Cephesi’nden geri çekilmeye başlamıştır. Çöküş başlamıştır. Ama Graeber’in önünde, tam üç haftalık ve savaştan uzak bir yaşam vardır.  Döndüğü kentinin yıkıntıları, anasıyla babasını bulma çabaları ve sonunda bu umutsuzluk denizinin ortasında kurtarıcı bir ada gibi karşısına çıkacak bir sevginin atmosferinde geçecek üç hafta. Graeber ve Elisabeth, bu süreyi bombardıman uçaklarının saldırılarından ve savaşın kentin her köşesinde boy gösteren yıkımından çalarak yaşayacaklardır. Ama ne ölçüde? Ama nereye kadar? Remarque, bu dekor içinde, iki insanın umutlarından ve umarsızlıklarından oluşma sahnede Nazi Almanyası’nın çok canlı, çok gerçekçi bir görünümünü vermiştir.  ...